“`html
T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, LGS sınavında 719 öğrencinin birinciliği elde etmesi üzerine başlatılan tartışmalara yanıt verirken, “Son günlerde yer alan ahlaka aykırı iddiaların ardında yatan tek gerçek, imam hatip okullarına duyulan düşmanlıktır. 12-13 yaşındaki masum çocukların emekleri karalanıyor. ‘Toksik siyaset’ derken kastettiğimiz bu, çamur atmakla siyaset yapılmaz. Eğer bu kişilerde en küçük bir haysiyet varsa, sosyal medyada hedef gösterdikleri çocuklardan ve ailelerinden derhal özür dilemelidir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) dönüşü uçakta gazetecilerin sorularına cevap verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yöneltilen sorular ve yanıtları:
“Terörsüz Türkiye” hedefiyle atılan ilk ciddi adım sonrası silahlar yakıldı. Bu sürecin devamı gelecek mi? “Terörsüz Türkiye” yolunda işler yolunda mı? PYD’nin sürece dahil olma konusunda direniş gösterdiği düşüncesindeyseniz bu konudaki görüşleriniz nedir?
“Terörsüz Türkiye” arzumuza ulaşmak için gerekli adımları atmaktan geri durmuyoruz. Bu nihai hedefe kararlılıkla ilerlemeye devam ediyoruz. Sürecimizi provokasyonlardan korumak adına titizlikle hareket ediyoruz. “Terörsüz Türkiye” hedefimizi olumsuz yönde etkileyecek her türlü sabotaja karşı dikkatli bir pozisyondayız. Silah bırakma işlemleri başladı ve ilgili ekipler bu konuyu yakından takip ediyor. Komisyon süreçleri hakkında ise görüşmeler sona yaklaşmış durumda. Meclis zemininde bu konuda ilerlemeler göreceğinizden emin olabilirsiniz. Biz, terörsüz bir geleceği inşa etmeye kararlıyız ve bu süreçte hangi adımları atacabileceğimizi biliyoruz. Bölgemizdeki gelişmeler, attığımız adımların doğruluğunu kanıtlıyor. İmralı, bu aşamada her türlü desteği sunmuş durumda. YPG’nin tutumu, değişkenlik gösterebilir ve bunun SDG üzerindeki yansımaları da önemli. Suriye Cumhurbaşkanı Şara’nın yaklaşımı ise bu sürecin olumsuz etkilerini azaltmış gibi duruyor. Biz kararlıyız; Ahmed Şara’yı Suriye’de yalnız bırakmayacak ve bu ülkenin parçalanmasını istemiyoruz. Suriye’nin yeniden toparlanması, bizimle olan ilişkileri olumlu yönde etkileyecektir. Ülkemizdeki Suriyelilerin gönüllü geri dönüş süreçleri başladığını gözlemliyoruz. Geçmişte dönecekleri konusunda bir belirsizlik varken, şu an geri dönüşler başladı. Biz, bu süreçlerin hız kazanması için her türlü desteği sunmaya devam edeceğiz.
“Terörsüz Türkiye” sürecinin başarılı olması, Avrupa Birliği ile müzakereler açısından nasıl bir etki yaratır? Vize serbestisi gibi gelişmeler bekliyor musunuz?
Türkiye’nin üyelik müzakereleri bazı faktörlerin ortadan kalkması ile tekrar ivme kazanabilir. Bu süreçlerin hemen hayata geçmesi gerektiği kanaatindeyiz. Avrupa Birliği ile yaptığımız görüşmelerde, tam üyelik hedefimizin arkasında durduğumuzu iletiyoruz. Birlik bu meseleyi stratejik bir perspektifle ele alırsa, önlerinde herhangi bir engel kalmayacaktır. Türkiye’ye karşı koyulan siyasi engellerin kaldırılması kaçınılmazdır. Avrupa ülkelerinin ilişkileri adil ve eşit şekilde sürdürmesini bekliyoruz. Geçmişte sergiledikleri ikircikli tutumlar, ilişkilerin ilerlemesine engel teşkil ediyor. Genel Avrupa bağlamında yaşanan olaylar ve içindeki fikir ayrılıkları göz önüne alındığında, Türkiye gibi dinamik bir ülkeye ihtiyaçları artıyor. Daha önce de belirttiğim gibi, AB için son tarihi noktada çıkış kapısı Türkiye’dir. Dünya ve Avrupa hızla değişiyor. Köhnemiş politik yaklaşımların geride kalması, Avrupa Birliği için yeni bir dönemi başlatabilir. Biz Türkiye olarak tam üyeliğe hazırız.
İç cephe vurgusu, “Terörsüz Türkiye” hedefiniz ve “Kudüs ittifakı” çağrınız, Türkiye’nin yeni yol haritasında nasıl bir etki yaratacak?
Biz, bölgemiz ve dünya için örnek teşkil edecek bir model ortaya koymuş durumdayız. Çevremizdeki çatışma ortamlarına rağmen, her koşulda huzur ve istikrarı öne çıkarıyoruz. Dış politikada aktif bir yaklaşım sergilerken iç meselelerimizi de gözardı etmiyoruz. Güçlü bir iç cephe, Türkiye’nin sosyal ve ekonomik kalkınmasını hızlandıracak. Terör sorunu, ülkemize maliyet olarak 2 trilyon doları aşmıştır. Bu nedenle, kaynaklarımızı verimli yatırımlara yönlendirmeliyiz. Bu kaynaklar işçiye, emekliye, çiftçiye ve sanayicilere aktarılacak, böylece terörün yayılmasına zemin kalmayacak ve yapılan yatırımlar üretimle desteklenecektir. Altyapı projeleriyle de durmaksızın gelişmeye devam edeceğiz.
LGS birincileri konusundaki tartışmaların, imam hatip liselerine yönelik bir saldırı olarak değerlendirildiğini düşünüyor musunuz? Muhalefetin bu okulları hedef almasının arkasında ne yatıyor?
İmam hatip okullarının akademik başarıları, özellikle fen ve sosyal bilimler alanında giderek artıyor, bu da bazı kesimleri rahatsız etmiş görünüyor. Son günlerde ortaya atılan çirkin iftiraların nedeni, mutlaka bu düşmanlıktır. Gerçekten kabul edilemez bir durum. Bu kadar başarı gösteren öğrencilerimize yönelik hakaret etmek, gerçekten büyük bir terbiyesizlik. LGS’deki başarıları yolsuzlukla açıkladıkları iddiaları asla geçerli değildir. Bu çocuklar, kendi çabalarıyla ve zekalarıyla bu başarıyı elde etmişlerdir. Ancak, basında yer alan çirkin iftiralar, henüz 12-13 yaşındaki masum çocukların emeklerine leke sürmektedir. Bizim “toksik siyaset” derken kastettiğimiz tam olarak budur; çamur atmakla siyaset olmuyor. Bunu kabul etmiyorum. Türkiye’deki sınav güvenliğinin ne kadar başarılı olduğunu herkes biliyor. Eğer biraz haysiyetleri varsa, açıkça bu çocuklardan özür dilemelidirler. Yoksa herkes onları müfteri olarak hatırlayacaktır.
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinizde sürekli üç çocuk vurgusu yaptınız. 2025 Aile Yılı ve Aile ve Nüfus 10 Yılı projeleriyle nasıl bir iyileşme hedefliyorsunuz?
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız, doğurganlık hızını artırmak için yoğun çalışmalar yürütüyor. Şu an bu oran 1.5’in altında ve bu durum bizi memnun etmiyor. Bunu 3 lü seviyelere yükseltmek hedefindeyiz. Bunun için neler yapabileceğimizi değerlendiriyoruz. Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’a, çalışmalarını artırması talimatını verdik. Bu konuda hem üniversitelerle işbirliği yapmak hem de toplumda yeniden bir ivme elde etmek için çaba içindeyiz. Nüfus, ülkemiz için stratejik bir konudur ve hükümet olarak doğurganlık artışını teşvik etmek için gerekli adımları atacağız. “Aile ve Nüfus 10 Yılı” programımız, sadece maddi destek değil, aile kurumunu güçlendiren sosyokültürel projeleri de kapsamaktadır. “Aile Yılı” çerçevesinde, aile yapısını destekleyici adımlarımıza devam edeceğiz. Yakın zamanda, doğum veya evlat edinme sonrası memurlar için tanınan yarı zamanlı çalışma hakkını kamuoyuyla paylaştık.
Türkiye, savunma sanayiinde önemli atılımlar gerçekleştirmeye devam ediyor. İlerleyen dönemlerde yerli ve milli savunma sistemlerine dair yeni müjdeler bekliyor muyuz?
“`
